1 Şubat 2014 Cumartesi

Murat Duran / İktidara karşı direnen “yeni” bir dil: Mizah!

  “Sanat bir meseleyi görünür kılar, siyaset çözer.”

Sırrı Süreyya Önder

Sosyalizasyon sürecinin hızlanmasından sonra mizah, orta çağda Atinalılar tarafından geleneksel bir sanat biçimi olarak form bulmuş ve tüm Avrupa’ya yayılmaya başlamıştır. Özellikle kralı eğlendirenlerin bunu meslek haline getirdikleri görülürken, onu çıplak gösterenlerin ise sonu pek rahat olmayan bir kazığa oturmak olmuştur.

Burada ilgilendiğimiz husus mizahın çeşitlerinden biri olan karikatür olacaktır. Çünkü olanı makul bir “abartıyla” anlatan anlatılmak istenene olağan üstülük katan bu sıradışılığın aklın sınırları içindeki gerçeklik imgesini kestirmeden sunmuştur. Ve benim nezdimde beklide popüler kültürün ve aracısı olan teknolojinin ilk defa bir halta yaradığını görmek gaz bombasından daha fazla bir etkiyle gözümü yaşartmıştır.

Velhasıl sulandırmadan…

Tanrının yer yüzündeki sert yüzünün temsilcisi olan devlet ve devletin onun baskıcı otoritesi, demokrasi, liberal demokrasi, ulus-devlet gibi formasyonlara bürünse de onun özünü oluşturan dinamizmin değişmemiştir. İster gönüllü diyelim ister sonradan zorla, halk onun baskıcı gücü karşısında en mahrem detaylarını(evlilik) dahi emanet etmiştir. Kendi iradesi dahilinde kontrolü kaybetmiştir. Burada sadece siyasal anlamda iktidardan bahsetmeyip, her türlü otorite biçiminden de bahsetmekteyiz. Mikroya indirgenip aileye kadar incelenebilir.

Çeşitlenen, otorite ve şiddet üzerine bireysel ve toplumsal direnişler ve baş kaldırı söylemleri, değişen toplumun dinamiklerine ayak uydurmaktadır. Özellikle genç kuşakların artan katılımıyla bu dil ve iktidara karşı direnme yeni bir biçime dönüşmüş, özellikle mizah ve onun en yaygın çeşidi olan karikatür ön plana çıkmıştır.

Gelişen teknoloji ve sosyal ağların bilgi paylaşma konusundaki pratikliği bunu geniş alanlara yaydığı, çok kısa sürede etki sahasını büyüttüğü aşikardır. Mesela teyzenin biri “ Erdoğan’ın götünün kılıyım” repliğindeki yaratıcılık beni muazzam şaşırtmıştır. Bu nasıl bir fantezidir ki onu ifade etme biçimi böyle uyuşsun?

Özellikle Gezi eylemlerinden sonra, örgütlü olduğunu sanmadığım, tamamen spontane gelişen ve geliştikçe dirençleşen bu mizahi dil, muktedirin yoğun baskısında, vahim acılara netice olmuş olaylar sırasında bile çelik gibi sağlam kalmıştır. Sırf “ayakkabı kutusu” üzerinden eleştirilen yolsuzluk meselesi üzerine ortaya çıkan dahiyane karikatürler niyetleri açıklamaya yetmiştir. “ Tokat atsan daha iyiydi” dedirten, her türlü kepazeliği bir resim ve baloncuklar içinde iki diyalogla ifade eden bu yaratıcılık hükümete en büyük darbeyi vurmuştur kanımca.

İnsanlara, üretken olmayan iktidar- muhalefet arasında yaşanan bu atışmalar gına getirtmiştir. Bu tekrarlanan süreklilik, etkisini yitirmiş herhangi bir toplumsal reaksiyona zemini geciktirmiştir.

Baskı, şiddet gibi kendi içinde ciddi sonuçlara yol açacak gelişmeler karşısında gelişen muhalif sanat karikatürün etki gücünü anlamaya başlayan iktidar, bir çok soruşturmayla engellemeye çalışmış ama “zeka”lardan kaynaklanacak ki gerekçesi olarak sarf edilen cümlelerinden “al sana malzeme” dedirtmiştir. Elbette bu durum tekrar onlarca karikatürle cevap verilmiştir.

Muktedirin sistemine onun diliyle cevap verilmesi yerine michel faucault’ un dediği gibi devrim için yeni bir lisan yeni bir paradigma oluşturmalı ve öyle cevap verilmelidir.

Elbette karikatür; otoriter rejimi, baskıyı, şiddeti,sömürüyü ifşa etme ve onu en sade haliyle geri püskürtme konusunda elzem rol oynamaktadır. Tehlike sadece mevcut hükümet olarak algılandığında eleştiriler ve yöneltilen yoğunluk doğru tarafta olabilir.

Ancak…

Eleştirmek için mevcut muhalefetin iktidara bu şekilde gelmesini mi beklemek gerek? Yanlış zamanda doğru direniş ne kadar etkili olabilir? Bunun için kahin olmaya gerek yok. Aynı yeni muhalif dil en çok alternatif partiler için oluşturulmalıdır.

Sokaklarda yaşanan bu gelişmeler karşısında siyasal muhalifler iktidarla mecliste yumruklaşmayı bırakıp, alt sınıfların emeği olan bu dinamizmin içinde bu orantısız şiddete karşı kullanılan orantısız zekadan esinlemeleri gezi ruhuyla bu şiarı devam ettirmeleri gerekir.

Murat Duran

 

Öz geçmiş: Murat Duran(1989) Diyarbakır’da doğdu. Tunceli Üniversitesi Sosyoloji 4. Sınıf Öğrencisi

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder