Lice de halk, barış sürecinin yaşandığı, hükümet yetkililerinin “şu an bir süreçteyiz” diyerek defalarca yırtındığı bu dönemde, kalekolların yapılmasına engel olmak, baraj inşaatına dur demek için yaklaşık 15 gündür bedenini siper etmekte. Beklide barışa olan inancından ve bu “süreçte” niçin bu kadar kalekollun yapıldığını anlam veremeyen halktan iki can yitirdik. Biz de bu süreç içinde, IŞID çetelerinin Rojava’da Kürt çocuklarına yönelik geliştirdiği katliamı ve Lice’de yaşananları görmezden gelen ana akım medyasının zumladığı ve şişirdiği “kaçırılan kürt çocuklarına” yönelik haberlerine kitlenmiştik. Bu denli kurumsal ve örgütsel oyunculuk Cannes’e, Altın palmiyeye adaydır.
Her iki taraf belli ki aynı şeyi istememekte. Çünkü bu durum çatışmanın mantığına aykırıdır öyle değil mi? Halkın mantığı basit ve kozmoziktir. Bir taraftan barışa olan inandırıcılığını iki canla ödeyen bir halk, öbür taraftan da kompleksli, uzlaşmaya tepeden bakan, boks sanatında uzman( sol gösterip sağ vuran), gerekirse barış süreci için iki değil iki bin insan öldürmeyi göze alan bir devlet ve hükümet mantığı var. İkisini ayırdım çünkü Kürt halkı ikisine de farklı şekillerde direniyor. Yine bazı “gezicilerin” ikisini ayırdığı ve Lice’nin bu şekilde yorumlamasını gerektiğini söyleyenlerin tercümanlığını ileriki paragraflarda yapacağım.
Geri dönüşlerden sonra başta Lice olmak üzere çeşitli kentlerde yapılmasına ara verilmeden devam edilen karakol, kalekol ve askeri stratejili barajların yapılması hükümetin samimi olmadığı, gerektiğinde tekrar savaşılacağı düşünülerek, gölgesinden korkan ve ona saldıracak duruma düşecek derecede şizofrenik bir tutumla iktidar ve devletin kendince önlemler alması “ barış sürecinde” pekte samimi olmadığının meşru kanıtıdır. Geçen süre zarfında Lice’de, farkına varan bölge halkı, askerin; gaz, toma ve giderek gerçek mermilerle karşılık vermelerine karşı gerçek anlamda canları pahasına direniş göstermeye çalışılmıştır. Çünkü hatırlatmak gerekirse yine aynı yerde ceylan önkol’un bir karakoldan atılan havan topu ile parçalanması birkaç yıl öncesiydi. Bu yol kesmeler ve askeri teçhizat taşıyan arabaların geçişine izin vermemeler, bölgede halkın çocuklarını katleden bu yapılardan birinin daha yapılmasına karşı durma bağlamında başlamıştır. Hükümetin, oy oranını düşünerek “batı yakasında yeni bir şey yok” diyerek doğu yakasındaki halkın hassasiyetini görmezden gelişi ne yazık ki malum sürecin artık dönüşü olmayan yollara sürüklenmesine sebep olmuştur.
Pınar Öğünç’ün “cepte B ve C planları duruyorsa zaten ilk niyete dair soru işaretleri var demektir” tavrı dikkate değerdir. A planında sürece ciddi bir katkı sunamayan hükümetin( bu arada A planını bilen var mı) B planının devreye girmesi eş zamanlı olarak 4 insanın ölmesine sebebiyet vermiştir. Umarım C planı hükümetin riyakarlığını ifşa etme sürecidir. Aksi taktirde bu yaşanmadan samimi bir adım atılmış olamayacaktır.
Sosyal medyada Lice’yi sahiplenenlerin Lice’yi sahiplenmeyenleri dert ettiğini görmek üzücüdür. Haklı olarak Kürt halkı gezi direnişçilerini yanında görmek isteyecektir. Yine de bir genelleme yapmamak gerek ancak Lice üzerindeki bu sessizlik, benim çoğul manada konuşmamda meşru tanıklık yapacaktır. Gezi’de direnen direnişçilerin Lice bahsi açıldığında “biz gezi’de devlete değil hükümete karşı çıkmıştık!” çıkışıyla kendilerini savunuyor olmasına akıl erdirilemiyor. Yine de onları ciddiye aldığımızı farz edersek, Ali İsmail’in, Berkin’in, Ethem’in katillerinin devlet tarafından ve onun bütün kurumsal organları tarafından hala korunduğunu dile getirmek isterim.
Aslında gezi’de ölenlerin çoğu Kürt, alevi olmasına rağmen “sınırın” batı yakasında öldüklerinden direnişçi doğu yakasında ölenleri ise “içimizdeki İrlandalılar” veya “terörist” nitelendirilmesi yapılmıştır. Söz konusu direnen Kürt olunca liberali, muhafazakarı, ulusalcısı, kemalisti, ülkücüsü, tek yürek el ele tutuşup hep bir ağızdan ahkam kesiyor. Onlar için tarihsel süreç içinde hep öldürülen, katledilen, zulüm edilen şimdilerde ise “birkaç” kürdün ölümünden daha “doğal” ne olabilir!! Diğer taraftan geziye tepkiyle yaklaşanlara bağlanmamalı kürdün kordon bağı, bu onların bileceği iş. Bırakalım riyakar olmayı kendilerine yedirenler yedirsin, bu halk barışa olan inancını yitirmedi, yitirmeyecektir.
murattduran@outlook.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder