14 Mart 2014 Cuma

Murat Duran/ Delilik üzerine…

  Biliyorum ki sonsuz uzunluktaki asfaltların onları takip eden sonsuz uzunluktaki şeritlerden gözlerimi kaldırsam, oradan yolumu değiştirsem bana sövecekler ve yoldan çıkmış sapkın damgası yiyeceğim. Ben yine de onlara ve bazen zihnimden bağımsız hareket eden bedenime inat şarampollerde dans ede ede yürüyeceğim. Yorgunluktan bezmiş zihnimin molasını vermek için kısa süreliğine kayıtsız, umursamaz bedenime yerleşeceğim. Ve yine biliyorum ki bedenim yerleşmek için değil konaklamak için bir araç olsa da beni yavaşlatmasına izin vermeyeceğim. Aklın tutkulu isteklerine karşı Erasmus’u ve onun deliliğini öveceğim. Artaud’un psikiyatrlara haykırışını ezbere yolun sarkıklarından aşağılara itilmiş dostlarıma ileteceğim. Tiyatral havamızdan korkup yolları kapatacaklar belki de sarkıklara asfaltlar dökecekler ama yine de onların istedikleri yollarda yürümeyeceğim. İstedikleri şarkıları söylemeyeceğim, istedikleri kadınlarla sevişmeyeceğim, istedikleri tanrılara inanmayacağım ve diledikleri cehennemde de yanmayacağım. Çaresiz ve perişan akılları deliliğim karşısında belki pes etmeyecek ama onlara zaten ait olanı, etlerimi ve kemiklerimi cezalandıracaklar.

Akıllı olan onlar, aynalara baktıklarında deliliklerini cezalandıracaklar. Korkakça susturacaklar. İyilikte, normalde, güzelde, mutluluk da ve daha yüzlercesi sayılabilecek kavramların elerinde ayna tutturduğu, karşıtlarının aynı hoşnutsuzluk içinde kümelendiği diğer bir kavram da aklın karşısındaki delilik değil mi?. O da en az diğerleri kadar tümelin tacizinden nasibini almış ama aynı zamanda da kişinin içindeki muazzam gücü temsil eden içi aslan dışı kedi suretli, organizmanın tekinde saklanmış gerekli zamanlarda açığa çıkmayı bekleyen, sürekli tatminsizlikle midesi guruldayan telkinsiz güdü. .

Ben ve benim gibiler yani bütün ben olan bizler düşlerimizde kendi dünyamızın üstüne şeker serpiyoruz. Şekerimizi odamızda dört bir yandan  bizi saran karıncalara ödünç veriyoruz. İster kendi dünyamızda ister  rasyonel gerçekliğin dünyasında olalım tek egemen sürekli kontrol altına alınabilen muhakemiz oluyor.

Bu ülkede binlerce insan düşlediği dünyasından ya zorla uyandırılıyor ya da ağır yaşam koşulları nedeniyle muktedirin düşünü oynamaktan başka bir seçenek tanınmıyor. Hayallerimizi 2 bin liralık memur maaşına satmak zorunda kalıyoruz. Red edenlere deli gözü ile bakılıyor. Baş rolünde de aileler var. Başka bir seçeneğin varlığı sürekli yok edildiği için çoğumuzun rüyalarını ve hülyalarını süsleyen 2 bin liralık memur maaşı oluyor.

Bir insan en az iki kişidir. 8 saat boyunca adliye merdivenlerine koşuşturan bir memur odasına çekildiğinde, bütün o yüklerinde kurtulduğunda başka bir dünyanın sınırları içine çekiliyor. Bizden ve o adliye memurundan istenen şey geçişlerde dünyaların gömlek değiştirir gibi kolay değiştirilmesi. İstenilen ya şarampollerde düşmemiz ya da asfaltta birilerinin emriyle diğerleri ile beraber yürümemiz. Bazen öyle bir noktaya varıyor ki herkes bizden farklı bir form olmamızı bekliyor.. ve böyle başlıyor kişilik bölünmeleri, şizofrenik tutulmalar. Ama yine de bazıları ayağını, yorganına inat uzatmayacak. Masmavi göğün altında sere serpe uzanacak, onlar için örnek insan olamayacak kadar çok sarhoş olup, küfürlü şarkılar dinleyecek. Tımarhanelerin yolları aşınıp, gardiyan baş hekimler tiye alınacak.

“Delilik çok nadir ulaşılabilen bir mertebedir.” der Dersim’in insanı. Çünkü egemenlerin eliyle tutuşturulmuş bir akla güven olmaz. Kuşku ise ön yargıların hakimiyetinde. Böylelikle Osho’nun dediği gibi ya rasyonel zihnin altına düşeriz ki bu psikiyatristlerin kabul ettiği bir durumdur. Diğeri ise rasyonel zihnin üstüne çıkmaktır. İşte burada bütün toplumsal ahlakların, toplumsal kuralların ve köhnemiş zihniyetlerin askıda kaldığı, boşa düştüğü durumu yansıtmakla beraber kişinin işte o zaman özgürlüğünü kesinkez yakaladığı durumdur. Rasyonel dünyanın tutarsızlığı karşısında artık delilik öznel bir kaçış olacaktır. Kendisine artık ait olan öznel dünyanın yaratılması, zaten başka bir “şeyin” düşü içinde kendi düşü yaratılır. Bu durumda gerçeklik, bir ilizyon olmaktan çıkar. İlizyon artık gerçekliğin kendisi olmaktadır.

Rasyonel mantığın altında kalanlar, rasyonel mantıktaki gibi ikililikte bulunmaktan kurtulur. Farklı dünyalar arasında yolculuk yapılmadığı gibi bilinç artık en saf halini oluşturur. İşte o zaman insan tek kişidir. Çıkarları ve kurnazlığı olmadığı gibi saftır, sevecendir. İşte bu sebeple buralarda delilik bir mertebedir. Bu yüzden bu kadar kutsanır ve ermişlik makamı ile yüceltilir.

 

Murat Duran

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder