İnsanların çoğu zaman düşünceleri, renkleri, etnik kökenleri, inançları ile birbirine “öteki” olduğu veya hepsinin birden devlet nezdinde öteki olduğun inkar edilemez bir gerçeklik. En trajik olanı ise kanımca insanın cinsiyeti ile başkasına öteki olmasının yanında bedeni ile de kendisine öteki olması…
Biz heteroların uzaktan en çok ahkam kestiği meselelerden biridir LGBT. İslam dünyasında bu çok daha fazla kasvetli olduğu için çelik gibi muhafazakar algımıza oturttuğumuz ve çıkmaza girdiğimiz noktada kurtarıcı cümle “ sizi anlayamıyoruz o sebeple…” oluyor. Zaten temel mesele “biz” olarak “siz” ile empati kurmak, anlamaya çalışmak değil.
Temelde önce anne ve babadan dışlanan eş cinsellerin “solcu” arkadaşları tarafından da dışlandığını, hakir görüldüğünü hissedince kendisine ait olmayan bedenine iyice çökmekte, gizleyen karanlığına sinmekte.
Toplumsal kültürümüz gereğince aslını astarını, kaynağını bilmem cartını curtunu merak ettik, ederiz. Çünkü tarih, gelenek, biz demekti öyleyse gelecekte bizim yansımamız olacaktı. Temelde meydana gelecek değişimin “kadim kültürümüzü” değiştireceğine inanıp, kaygılandık. Bu değerlerin korunması kaygısı, iktidarın bilincimize yerleştirdiği kemikleşmiş dilin kadim öyküsü. İnsanlar neden “normal” olmakta-görmek istemekte- ısrarlı? Bu nokta da farklı olan hep bir tehdittir. Çünkü sonuçlar gözlemlenmekte yetersiz ve bilinmezdir. Bilinmezlik bile korkunun sebebi olmasına yetiyor. Nerden mi biliyoruz? Tanrı deneyimimizden..
Temel sıkıntılardan biri aileye ve yakın çevresine derdini anlatabilmeyi becermiş, kendini açığa vurmuş, hislerini tekel algıya emanet etmiş her türlü “öteki cinsiyet” sıfatı yakıştırılan insanların kendilerinin rahat edeceği sosyal bir alana sahip olamamalarıdır. Bahsettiğimiz alan “diğerlerine” ait ayrı bir sosyal mekan gibi algılanmamalı. “Normal” olandan ayrılan kamusal veya toplumsal alan en başından ötekileştirilmenin bir diğer adıdır. LGBT’ye ille de bir düzen tesis edilecekse bu onlara özgü bar, kafe, restoran, sinema gibi yerler değil özel başlık altında bir yasa ile yasal haklar içinde her türlü haklarının güvence altına alınarak yapılmasıdır. Aksi taktirde onların bilerek ifşa edilerek ve linç kültürümüzün kurbanı olmaktan başka bir şey olmayacaktır. Bu günlerde harıl harıl kurban arayan linç kültürümüzün yasaları da pek iplemediği ayrı bir konu ya…
Görünen o ki başka bir diğer mesele de hetero olmayanların, bilim dünyası tarafından onların meseleye psikolojik, patolojik gibi yaklaşımları karşısında rahatsız olmaları ve mağduriyetleri… her ne kadar son 35 yıldır psikologlar, psikiyatrlar ve diğer ruh sağlığı uzmanları eş cinselliğin hastalık, ruhsal bozukluk veya duygusal bir sorun olmadığını onaylasalar da toplum algısını değiştirecek bir süreç yaşanmadı. İslam dünyasında nasıl domuz etti mideyi imrendiriyorsa iki eşcinselin öpüşmesi de aynı derece mideleri bulandırıyor. Maalesef diyebileceğimiz genel algı bu. Daha önce de belirttiğim gibi meselenin temelinde kültür yatmaktadır. Hiyerarşi ile sıralamak gerekirse inançların siyasal kültür üstündeki egemenliği güçlenerek toplumsal sitemin kodlarına işlemekte. Burada eğer politik ve örgütlü bir LGBT’den bahsediyorsak iktidara karşı verilen mücadele ile değişim gerçekleşebilir. Mevcut sabit bir egemen-iktidar psikolojisine benzetilen, yurttaşların en azından vergilerini ödeme, yükümlüklerini yerine getirmeye yetecek kadar “sağlıklı psikolojiye” ihtiyacının olduğu açıkça söylenmese de bu bariz ortadadır. Aykırıyı, farklı olanı normal olana benzetme, bilinmesi istenilenin aksine şahsın ve toplumun kendi yararına değil iktidarın yararınadır. İktidar eğilim çoğunluğun güvenini tehlikeye atmayı yerine bu azınlık dağınık grubu görmezden gelme veya baskı altına almayı seçmektedir.
LGBT’nin apolitik kimlikten kurtularak, toplumsal muhalefet içinde politik cesur bir kararlılıkla “ben de buradayım” demesi ancak devrimci bir hareketin kendisine açılan yeni bir kanal ve bu kanalın soncu olarak yeni bir alan ile mümkün olur.. Kendilerini en yakın hissettikleri sol fraksiyonların içinde de gerekli desteği görmektedirler. LGBT üyelerinin desteklediği muhalif direniş eylemlerinin sırf konu LGBT olursa onlarla beraber yürüyebilecekler mi? Eş cinsel olmadığı taktirde onlarla beraber aynı biber gazına ne kadar tahammül edilecek? Orası muammadır. Bu sebeple yeni bir alan ve örgütlülük şarttır. Çünkü bu örgütlülük yabancı bir beden içinde yaşanılan hayatların özgürleşmesi ile aynı anlamdadır…
Murat Duran
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder